4 Eylül 2013 Çarşamba

Bireysel Psikoloji


Bireysel Psikoloji


Bireysel psikoloji, Alfred Adler tarafından geliştirilen, psikanalizden ayrı olarak daha çok toplumsallık ve bütünlüğe önem veren bir psikolojik kuramdır.
Yaşamın özünde saklı olan gelişme, çaba harcama, iş görme eğilimiyle kendini açığa vuran gizemsel yaratıcı gücü kavrama arzusu, belli bir alandaki yenilgiyi bir başka alanda sağlanacak başarıyla dengeleme isteğinden doğup çıkmıştır. Adler, başlarda Sigmund Freud'un izleyicilerindenken, daha sonra fikir ayrılığına düşerek kendini bireysel psikolojiyi geliştirmeye adamış, Aşağılık kompleksi, Üstünlük kompleksi gibi karmaşalar öne sürmüştür. Birçok bakımdan Freud'un kuramına karşı geliştirdiği kavramlar vardır.
Mantık, yaşam istemi, aşk insan sevgisi, işbirliği ve dil: Toplumsal yaşamın gereksinimleridir. Nevrozu açığa çıkarmak için çabalayan nevrotik; toplumsal yaşama karşı yöneltilmiştir. Bir nevrozu ve psikozu tedavi etmek için hastanın tüm yaşam şekillerini değiştirip, hiçbir koşul öne sürmeksizin toplumun içine döndürülmelidir.
Adler, bireysel psikolojide daha çok üç unsur üzerinde durur; eski anılar (özellikle çocukluk yılları), ailedeki yeri (kaçıncı çocuk olduğu, tek mi, ikiz mi, kalabalık bir aile mi olduğu), düş yorumları. Bunun yanında insan, toplumdan bağımsız olarak bir insan değildir. Toplumla beraber ele alınarak değerlendirilmelidir. İnsan sürekli üstünlük kurma, aşağılık duruma düşürme gibi davranışların peşindedir.
Çocuğun gelişim evrelerinde kalıtımsal eksik organlara, organik sistemlere ve iç salgılamak bezelerine sahip olmanın yarattığı durumun; normal bir zayıflık ve çaresizlik duygusu aşırı ölçüde şiddetlenmiş ve derinden hissedilen bir aşağılık duygusuna dönüşmesidir. Zayıflık, hastalıklı olma, sakarlık, beceriksizlik, kekemelik, konuşma bozukluğu, yatağa işeme bozuklukları görülebilir. Bunlardan ötürü ceza gören, aşağılanan ya da dışlanan çocuk toplum içinde uyumsuz hale gelir. Yalnız bu kenara itilme duygusu fazla uzun sürmez, aşırlı duyarlılık gelişir, ruh dengesi bozulur. Bu tür çocuklarda üstünlük kurma, sahip olma, ele geçirme, her şeyi bilme arzusu önplandadır. Soylu bir kökten geldiklerine, kahraman olduklarına, benzersizliklerine inanırlar. Hep bu ve bunun gibi çabaların peşindedirler. Ele geçiremedikleri, karşılayamadıkları her arzu için daha da hırslanırlar.
Bunlara göre Adler şunu dile getirir: "Aktif ve pasif niteliklerin bir karışımının her zaman bulunmasına karşın, kızsı bir boyun eğme eğiliminin oğlansı bir meydan okuma türüne dönüşmesi de söz konusudur."
Adler'e göre erkek; birey olarak doğuştan gelen bir üstünlüğe sahiptir. Buna bir eşitlik ilkesi değil de, toplumun ataerkil bir yapıya sahip oluşundan dolayı inanır. Buna göre bulunduğu çevre, ailesel faktörlerden dolayı kız çocuğun aşağılık duruma düşmesi, erkek olma isteği, cinsel nitelik yönünden yanlış anlayarak tercih değişikliğine neden olur. Bunun sebebini eksiklik duygusu olarak görür. Erkek tarafından bu eksiklik duygusu yaşandığında, kişi gelecekte aşırı hassas, alıngan, şiddete dayanan bir yaşam sürer. Geçmiş anılar, ruhsal durumu, kadınsı olmaya başlamasına neden olabilir. Bunun sebebi olarak kadınlar tarafından aşağılanmak, çocukluğunda kızsı bir yaşam sürmek ya da olağandışı durumları gösterir.
Aşağılık kompleksi, kişinin bazı yönlerde kendini diğerlerinden aşağı hissetmesi anlamında kullanılır. Bu komplekse sahip kişilerde genellikle kendini ispat etme çabası görülür. Sıklıkla farkına varılmaz ve telafi etme düşüncesi, kişileri eziyet içine sürükler, şaşırtıcı bir kazanım veya aşırı bir antisosyal davranışla sonuçlanır.
Üstünlük kompleksi kişinin doğuştan var olan aşağılık kompleksine dayanarak kendini diğer insanlardan daha üstün görme, yüceltme karmaşasıdır. Kişi hep üstün duruma geçme, sahip olma, kendini kahraman gibi görme davranışları gösterir. Adler, bu gibi insanların aile, geçmiş anılar gibi faktörlerden dolayı toplumun dışında kaldığını, soyutlandığını ifade eder. Tedavi şeklininse dostane ve güler yüz ile içinde bulundukları durumu hoşgörü çerçevesinde anlatarak onları bu durumdan kurtarmamız gerektiğini savunur. Onun için bundan başka çıkar yol yoktur.
Sinirsel uykusuzluk, kısaca uykusuzluk, bireysel psikolojide de olduğundan farklı işlenmemiştir. Genel olarak, özellikle ağır uykusuzluk türlerini psikozun habercisi olarak görmüştür. Tedavi yöntemi; hastaya, hastalığın olumlu bir şekilde tedavi edilebilecek olduğuna inandırıp, uyumasını engelleyen düşüncelerin öğrenilerek onun için önemsiz olduğuna şartlandırılmasıdır.
Adler, bu konuda şunları sezinleyerek dile getirmiştir: "Başka türlü ya ulaşılamayacak ya da ancak kişinin tüm benliğin bilinçli sorumluluğunun kullanılmasıyla ulaşılabilecek bir benliğin bilinçli sorumluluğunun kullanılmasıyla ulaşılabilecek bir şeyi hiçbir sorumluluğun altına girmeden elde etme." Ayrıca Adler, uykuda alınan pozisyonlar üzerine de değerlendirmeler yapmıştır. Alınan pozisyonlarla ruhsal durumun, sinirsel uykusuzluğun, çok uyumanın ya da sorunların kısmi olarak anlaşılabileceğini ileri sürmüş; "Bireysel Psikoloji" adlı eserinde ek olarak yer vermiştir.
Adler, birçok psikologdan ve genel düşüncelerden ayrı olarak, eşcinsellik hakkında ileri sürülen görüşlere yeni görüşler katmıştır. Kalıtımsal kadınsı ve erkeksi faktörlerin, erkek eşcinseller arasında, bir kadındaki kadınsı özelliklerden daha kolay görülebilir olduğunu belirtmiştir. Eşcinselin toplumsal yaşama karşı düşmanca bir tavır içinde olduğunu, tercihi ve içinde bulunduğu durum yüzünden mesleğini değiştirdiğini, geç başlayıp erken biten bir dönem olduğunu gözlemlemiştir. Diğer yandan iki, üç yaş arası büyüme çağlarından başlayarak çocuğun sadece karşı cinsten arkadaşlarla büyümesi, cinsel niteliğini anlayamaması ve ailenin bu yüzden üstüne düşmemesi gibi faktörleri öne sürmüştür. Ailedeki diğer bireylerin kız, çocuğun erkek, ya da diğer bireylerin erkek, çocuğun kız olması gibi durumları değerlendirmiştir.